Yeni Platonculuk Felsefe Notları
YENİ PLATONCULUK
Platinos tarafından kurulan bu felsefi anlayış Helenistik dönemde kurulan son felsefi okuldur.
Bu anlayışa göre felsefenin nihai amacının Tanrı’ya yükseliş, Tanrı ile bütünleşmedir. Bu doğrultuda öte
dünya vurgusu yapılan mistik bir anlayış ortaya konulmuştur. Öyle ki bu anlayış Orta Çağ Hristiyanlığı’nda
da kabul göre bir sistem olmuştur ve aynı zamanda İslam anlayışıyla da büyük ölçü de örtüşmüştür.
Platinos’un bu anlayışı felsefe özelliğinin dışında bir kurtuluş yolu olarak da görülmüştür.
Yeni-Platonculuğun Temelleri
Yeni Platonculuğun kurucusu Platinos Doğu ve Batı medeniyetlerinin kesiştiği noktalardan biri olan Mısır’da
doğmuş, burada Pythogorasçı felsefe, Platonculuk, Aristoteles felsefesi, Epikürosçuluk ve Stoacı felsefeyi
öğrenmiştir. Bunlar arasından Platonculuğa bağlanmıştır.
Platinos dünyayı tasviri, dünyanın kaynağı, insanın bu dünyadaki yeri ve amacı, dünyada karşılaşılan
ahlaki sorunların üstesinden nasıl gelinebileceği ile ilgili açıklamalarda bulunmuştur. Tanrı’yı tinsel olarak
açıklamış ve her şeyin kaynağı olarak belirtmiştir. İnsanların Tanrı’da geldiklerini ve tekrar ona
döneceklerini ifade etmiştir.
Platinos, Epikürosçuların ve Stoacıların materyalist anlayışlarını reddetmiştir. Ruhun bedenden ayrı bir
varlığının olduğunu ifade eden Platinos fikirlerini arkadaşlarının okuması için denemeler halinde kaleme
almıştır. Kaleme aldığı denemeleri öğrencisi Porphyros tarafından birleştirilmiş ve eserin ismine de dokuzlar
anlamına gelen Enneadler denmiştir.
Yeni-Platonculukta Varlık Sistemi
Platon’un İyi İdeası’nı Tanrı ile birleştiren Platinos, duyular ile algılanan maddi varlık alanından ve onun
üzerinde bulunan ve akıl ile algılanabilen İdealar dünyasından bahsetmiştir. İyi İdeası olan Tanrı’yı da
İdealar dünyasının tepesine koymuştur.
İyi İdeası’nın diyalektik, matematik ve sezgiyle algınabileceğini ve en sonunda ruha düşen bir kıvılcım ile
onun kavranabileceğini savunmuştur.
Sürekli değişim içerisinde olan maddi dünyanın gerçek olmadığını değişen bu maddi dünyanın ötesinde
değişmeyen bir varlık alanının olduğunu ve bunun da idealar dünyası olduğunu ifade etmiştir.
Platinos Tanrı’nın madde, ruh veya zihin olmadığını, sırf insan zihni bunları algılayabiliyor diye Tanrının
bunlardan biriyle veya birkaçıyla sınırlandırılamayacağını, Tanrı hakkında söyleyebileceği tek şeyin maddi
dünyanın sınırlarını aşıyor olduğunu belirtmiştir.
Tanrı’nın tek bölünmez bir bütün olduğunu, ezeli ve ebedi olduğunu, her şeyin ondan çıktığını ve yine ona
döneceğini, ona eş değer bir şey olmadığını ifade etmiştir. Tanrı’nın herhangi bir kategoriye
konulamayacağını, onun dünyevi sıfatlarla tanımlayanamayacağını söyleyerek bunların yapılması
durumunda Tanrı’nın sıradanlaşacağını savunmuştur.
Tanrı’nın varlık olduğunun da söylenemeyeceği, onun düşündüğünün söylenemeyeceği, onun bir şeyi
istediğinin de söylenemeyeceğini ifade etmiştir. Tanrı hakkında, onun öncesiz ve sonrasız olduğu, kendiyle
aynı kaldığı, değişmez ve bölünmez olduğu, varlığın ötesinde bir şey olduğunu söyleyebiliriz.
Platinos panteist bir Tanrı anlayışına da karşı çıkmaktadır. Çünkü Tanrı bir şeyi var etmek için kendisinden
bir şey eksiltmeye veya bir şey değiştirmeye gereksiniz duymaz. Yarattıklarının Tanrı için hiçbir değeri ve
önemi yoktur, Tanrı yarattığı dünyaya maddi bir bağımlılığı yoktur. O maddi dünyanın dışındayken ancak
maddi dünya zorunlu olarak Tanrı’ya bağımlıdır.
Platinos’a göre nasıl ki varlıklar Güneş’e yakın oldukları kadar aydınlık olup Güneş’ten uzak kaldıkları kadar
karanlığa gömülüyorlarsa insanlar Tanrı’ya yakın oldukları ölçüde değerli ve yetkin, uzak oldukları ölçüde
değersiz ve kusurludurlar. Platinos maddeyi Tanrı’dan en uzak olan, en noksan ve yoksun olan varlık olarak
görmüştür.
Zihin Tanrı’nın idealar dünyasına bulunan varlıklarının özlerini sezer ve temaşa eder. Bu varlık sürecinin ilk
aşamasıdır. İkinci aşamada ruh maddi dünya ile idealar dünyası arasında bir bağ kurar. Ruhun iki yönü
vardır. Bunlardan biri saf olan yönüdür. Bu yönüyle idealar dünyasına yönelir. Diğer yönüyle de maddi
dünyaya yönelir. Maddi dünyaya yönelişinin sebebi maddeye düzen getirmektir. Oluşum sürecinin üçüncü
yani son aşaması maddi dünyadır. Ruh maddeye sirayet edebilmek için maddesel bir alan oluşturur. Bu da
pasif bir şekilde duyumlar alan bedenimizdir. Bedenimiz pasif bir şekilde duyumları alıyor olsa da maddeyi
yaratan ruh yarattığı maddeye sirayet ederek maddeyi yani bedeni bilinçli bir duruma getirir. Aynı zamanda
bedenin duyularının algılıyor olduğu dış dünya da ruhun algılıyor olduğu idealar dünyasındaki varlıkların
görünüşleri yani kopyaları ile doldurulmuştur.
Platon sanatçıyı maddi dünyada gördüklerini yapıyor olmalarından dolayı, kopyanın kopyasını, gölgenin
gölgesini yapmakla itham edip hakir görmüştür. Oysa Platinos maddeye şekil vermek ve form
kazandırmak açısından sanatçıyı Tanrı ile karşılaştırmıştır. Çünkü sanat eserlerinin kaynağının ruhun
algıladığı idealar dünyası olduğunu düşünmüştür ancak sanat eserlerinin maddi olması açısından da kötü
olduklarını ifade etmiştir.
Yeni-Platonculukta Kurtuluş Kuramı
Platinos Yunan filozofları gibi insanın ruh ve bedenden oluşan bir varlık olduğunu ifade ederek düalist
görüşü benimser. Bedenim ölüp doğaya karıştığını, ruhun ise Tanrısal olup ölümsüz olduğuna inanan
Platinos ruhun bedenden değerli olduğunu görüşüne sahiptir.
Ruhun maddeye biçim verme arzusu, duyusal bedensel yaşamın çekiciliği sebebiyle ruhun maddesel
dünyaya düştüğünü ifade eden Platinos insanın bedenin arzularına göre değil ruhun iradesine göre hareket
etmesi gerekliliğine vurgu yapmıştır.
Ruh’un üç kısımdan oluştuğunu belirten Platinos, bazı insanların ruhun idealar dünyasıyla ilişki içerisinde
olduğu kısmıyla yaşadığını bu insanların en iyi insanlar olduğunu, bazılarını ruhun idealar ve maddi dünya
arasında köprü görevi gören kısmında yaşadığını bunların orta dereceli insanlar olduğunu, bazılarının ise
ruhun bedene tabi olan kısmında yaşadığı ve maddeye düşkün olan bu insanların vasat olduğunu ifade
etmiştir.
İnsanın kurtuluşunun ruhun idealar ile temasta olan kısmına göre hareket edilmesine bağlı olduğunu
savunmuştur. Maddesel dünyaya yönelik bedensel isteklerin disipline edilmesi gerektiğini kurtuluşun bu
şekilde gerçekleşebileceğini ifade eder Platinos.
Platinos bir de aşktan bahseder. İrrasyonel aşk insanı duyusallığa ve duyularla algılanan maddenin
karanlığana götürürken, tinsel aşk insanı Tanrı’ya yakınlaştırır. Tinsel aşk da Tanrı’yı sevmektir ve Tanrı’dan
gelen çilelere Tanrı’nın rızası için güzel bir şekilde sabretmektir. Bu sabretme sonucunda katharsis yani
ruhsal arınma oluşur.
Tanrı’ya duyulan sevgi ve çileye sabretmekle arınan ruh duyusallıktan uzaklaşır. Nihayetinde duyusal
dünyadan uzaklaşan ruh bilim ve felsefe ile ilgilenebilir hale gelir. Bilim ve felsefe aracılığı ile de ruh mistik
bir frekans ile Tanrı ile birleşebilir.